Ulusal kuvvetler İzmir'i aldıktan sonra
Trakya'yı da Yunan ordusundan temizlemek için Çanakkale'ye doğru
yürürken Lloyd George telaşa kapılmış, ulusu önünde itibarını
kurtarabileceği son dayanarak olan bu bölgeyi vermemek için
sömürgelerinden derhal askerî yardım istemişti. Fakat bu isteğinin
kabul edilmediği, herhangi bir kuvvetin gelmemesi ile daha sonra
anlaşıldı.
Bu sırada İstanbul'daki Fransız Olağanüstü Komiseri
General Pellé, Mustafa Kemal ile görüşmek için İzmir'e geldi. Amacı
tarafsız bölge adıyla bir bölge kurarak buraya Türk ordusunun girmesine
engel olmaktı. Mustafa kemal ulusal hükümetin böyle bir bölge
tanımadığını Trakya kurtulmadan da ordularını durdurmayacağını
söylüyordu. General Pellé bu işin içinden kendisinin çıkamayacağını
anlayınca Fransa'dan Franklin Bouillon'un hükümeti temsilen görüşmek
üzere geleceğini Mustafa Kemal'e bildirdi. Bir Fransız savaş gemisi ile
İzmir'e gelen Franklin Bouillon, bu görüşmeleri İtalyan ve İngiliz
hükümetlerinin de uygun görmesi ile yaptığını söylüyordu.
Fakat
Mustafa Kemal tam Bouillon ile görüşürken İtilaf Devletlerinden
Dışişleri Bakanları imzası ile 2 Eylül 1922 günü bir nota geldi.
Burada, savaşın durdurulması ve bir konferansın toplanması
öneriliyordu. Mustafa Kemal'in tutumu belliydi. Doğu Trakya'yı baştan
başa almadıkça savaştan vazgeçmeyecekti. Ancak düşman kendiliğinden
çıkarsa elbette savaşa deam etmeyecekti. Bu notada, boğazlardaki
tarafsız bölgelere asker gönderilmezse Edirne ile birlikte Meriç
ırmağına kadar Trakya'nın ulusal kuvvetlere verileceği de
bildirilmekte, ayrıca boğazlardan, azınlıklardan ve Milletler
Cemiyetine girmemizden de söz edilmekteydi.
Ayrıca Yunan
birliklerinin, İtilaf devletleri komutanlarının çizecekleri bir
çizginin gerisine çekilmeleri için İtilaf devletlerinin kendi gücünü
kullanacağına söz veriliyor ve bu konuda görüşmek üzere Mudan'ya'da ya
da İzmit'te bir toplantı yapılması öneriliyordu.
Mustafa Kemal bu
notaya 29 Eylül 1922 günü kısa bir cevap verdi. Konferansı kabul
ettiğini, ancak Meriç ırmağına kadar Trakya'nın hemen geri verilmesini
istedi. 3 Ekim'de toplanmasını uygun gördüğü konferansın Mudanya'da
yapılmasını ve delege olarak, olaganüstü yetki ile Batı Cephesi
Orduları Kumandanı İsmet Paşa'yı atadığını bildirdi.
İtilaf
devletleri artık zor durumdaydılar, karşılarında Osmanlı hükümeti
olduğu dönemlerde kendi isteklerini buyruk biçiminde o hükümete
duyurmaya alışmışlardı. Ne var ki, şimdi güçlü olan Mustafa Kemal'di,
onun isteklerine uymak zorundaydılar ve bu durum her geçen gün, Mustafa
Kemal lehine işleyecektir.
Mudanya Konferansı 3 Ekim 1922 günü başladı. Konferansın üç amacı gerçekleştirmesi bekleniyordu:
1. Ordular arasındaki ateşkesi sağlamak
2. Dogu Trakya'yı boşaltacak Yunanlaların gerisine çekilecekleri çizgiyi belirlemek.
3. Yunan askerlerinin boşatacağı yerlere TBMM memur ve jandarmasının yerleştirilmesi yollarını bulmak.
Bu konferansta İngiltere'yi General Harrigton, Fransa'yı General
Charpy, İtalya'yı General Monbelli temsil ediyordu.Yukarıda
belirttiğimiz üç temel noktanın çözümlenmesi için bir sürü ikinci
derecede önemli sorun bulunduğundan toplantı karşılıklı değişik
önerilerin ileri sürülmesi yüzünden uzayıp gidiyordu. İsmet Paşa
inatçıydı. Trakya'nın Yunanlılardan alınmasını, İtilaf devletleri
kuvvetlerinin en kısa sürede çıkıp gitmesini ve Türklerin istedikleri
kadar jandarma kuvvetini buraya göndermelerini ısrarla söylemekteydi.
İtilaf devletleri arasında da bir uyuşma bulunmadığı için İngilizler ne
yapacaklarını şaşırmış gibiydiler.Lord Curzon, Fransızların kesin
olarak kendi istedikleri biçimde davranmasını sağlayabilmek için
General Harrigton'dan aldığı bilgiye dayanarak hemen Paris'e koştu.
Poincaré'den Doğu Trakya'nın belirli bir süre için İtilaf devletleri
tarafından işgal edilmesi, Türklerin tarafsız bir bölgeyi tanımak
zorunda oldukları konularında birlikte hareket edeceklerine dair söz
aldı. Bu talimatı Mudanya'ya bildirdi. Harrigton nasıl kendi
hükümetinden emir ve bilgi alıyorsa, İsmet Paşa da Ankara'da bulunan
Mustafa Kemal'den telgrafla talimat alıyor, ne ölçüde ödün vereceğini
soruyordu. Harrigton en son aldığı talimatla kesin bir tavır takınmaya
karar vermişti. Şayet Türkler isteklerini kabul etmezse bunun sonucunun
savaş olacağını bildirecekti.
İki gün sonra yapılan toplantıda
havanın daha yumuşamış olduğu görüldü. İsmet Paşa sanki Harrigton'un
bazı isteklerini kabul etmiş görünüyordu. Ama aslında kendi isteklerini
gerçekleştirmişti. Nitekim Harrigton imza töreni bittikten sonra "başta
iki yabancı gibi idik, şimdi iki dost olarak ayrılıyoruz" derken İsmet
Paşa duymamıştı ama o da bugünün hayatını önemli anılarından biri
olduğunu söylemekteydi. 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya
Konferansı'nda alınan kararlar şunlardır:
1. Anlaşmanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (anlaşma imzalanmasından üç gün
sonra saat beşte yürürlüğe girecekti) Türk ve Yunan kuvvetleri arasında
silahlı çatışma durdurulacaktır.
2. Aynı tarihten itibaren Yunan
orduları, Meriç'in Ege denizine döküldüğü yerden Trakya'nın Bulgaristan
ile sınırını geçtiği noktaya kadar olan hattın sol kıyısına
çekilecektir.
3. Anlaşmanın yürürlüğe girişinden itibaren Doğu
Trakya'nın Yunan askeri tarafından boşaltılmasına başlanacak ve bu iş
on beş günde tamamlanacaktır.
4. Yunan memurları her idarî bölgeden
çekildikçe mülkî idare, müttefiklerin memurunu teslim edilecek ve
bunlar da mümkün oldukça aynı gün bunu Türk memurlarına
devredeceklerdir. Trakya bölgesinin bütünü için bu teslim işlemi Yunan
askerlerinin boşaltılmasından sonra en çok otuz gün içinde bitmiş
olacaktır.
5. Asya topraklarında TBMM orduları, barış konferansının
açıldığı güne kadar ve konferans süresince tespit olunan çizgilerde
duracaktır. Bu hükümle Çanakkale ve İstanbul boğazlarında İtilaf
devletlerinin barış yapılıncaya kadar kalmaları öngörülmüştür.
Mudanya'da
Trakya'nın TBMM hükümetine teslimi kabul edilmekle Kurtuluş Savaşı'nın
Misak-i Millî'ye ilişkin hedefi gerçekleşmiş oluyordu. Kesin sonuç
Lozan konferansında alınacaktır.
Trakya'yı da Yunan ordusundan temizlemek için Çanakkale'ye doğru
yürürken Lloyd George telaşa kapılmış, ulusu önünde itibarını
kurtarabileceği son dayanarak olan bu bölgeyi vermemek için
sömürgelerinden derhal askerî yardım istemişti. Fakat bu isteğinin
kabul edilmediği, herhangi bir kuvvetin gelmemesi ile daha sonra
anlaşıldı.
Bu sırada İstanbul'daki Fransız Olağanüstü Komiseri
General Pellé, Mustafa Kemal ile görüşmek için İzmir'e geldi. Amacı
tarafsız bölge adıyla bir bölge kurarak buraya Türk ordusunun girmesine
engel olmaktı. Mustafa kemal ulusal hükümetin böyle bir bölge
tanımadığını Trakya kurtulmadan da ordularını durdurmayacağını
söylüyordu. General Pellé bu işin içinden kendisinin çıkamayacağını
anlayınca Fransa'dan Franklin Bouillon'un hükümeti temsilen görüşmek
üzere geleceğini Mustafa Kemal'e bildirdi. Bir Fransız savaş gemisi ile
İzmir'e gelen Franklin Bouillon, bu görüşmeleri İtalyan ve İngiliz
hükümetlerinin de uygun görmesi ile yaptığını söylüyordu.
Fakat
Mustafa Kemal tam Bouillon ile görüşürken İtilaf Devletlerinden
Dışişleri Bakanları imzası ile 2 Eylül 1922 günü bir nota geldi.
Burada, savaşın durdurulması ve bir konferansın toplanması
öneriliyordu. Mustafa Kemal'in tutumu belliydi. Doğu Trakya'yı baştan
başa almadıkça savaştan vazgeçmeyecekti. Ancak düşman kendiliğinden
çıkarsa elbette savaşa deam etmeyecekti. Bu notada, boğazlardaki
tarafsız bölgelere asker gönderilmezse Edirne ile birlikte Meriç
ırmağına kadar Trakya'nın ulusal kuvvetlere verileceği de
bildirilmekte, ayrıca boğazlardan, azınlıklardan ve Milletler
Cemiyetine girmemizden de söz edilmekteydi.
Ayrıca Yunan
birliklerinin, İtilaf devletleri komutanlarının çizecekleri bir
çizginin gerisine çekilmeleri için İtilaf devletlerinin kendi gücünü
kullanacağına söz veriliyor ve bu konuda görüşmek üzere Mudan'ya'da ya
da İzmit'te bir toplantı yapılması öneriliyordu.
Mustafa Kemal bu
notaya 29 Eylül 1922 günü kısa bir cevap verdi. Konferansı kabul
ettiğini, ancak Meriç ırmağına kadar Trakya'nın hemen geri verilmesini
istedi. 3 Ekim'de toplanmasını uygun gördüğü konferansın Mudanya'da
yapılmasını ve delege olarak, olaganüstü yetki ile Batı Cephesi
Orduları Kumandanı İsmet Paşa'yı atadığını bildirdi.
İtilaf
devletleri artık zor durumdaydılar, karşılarında Osmanlı hükümeti
olduğu dönemlerde kendi isteklerini buyruk biçiminde o hükümete
duyurmaya alışmışlardı. Ne var ki, şimdi güçlü olan Mustafa Kemal'di,
onun isteklerine uymak zorundaydılar ve bu durum her geçen gün, Mustafa
Kemal lehine işleyecektir.
Mudanya Konferansı 3 Ekim 1922 günü başladı. Konferansın üç amacı gerçekleştirmesi bekleniyordu:
1. Ordular arasındaki ateşkesi sağlamak
2. Dogu Trakya'yı boşaltacak Yunanlaların gerisine çekilecekleri çizgiyi belirlemek.
3. Yunan askerlerinin boşatacağı yerlere TBMM memur ve jandarmasının yerleştirilmesi yollarını bulmak.
Bu konferansta İngiltere'yi General Harrigton, Fransa'yı General
Charpy, İtalya'yı General Monbelli temsil ediyordu.Yukarıda
belirttiğimiz üç temel noktanın çözümlenmesi için bir sürü ikinci
derecede önemli sorun bulunduğundan toplantı karşılıklı değişik
önerilerin ileri sürülmesi yüzünden uzayıp gidiyordu. İsmet Paşa
inatçıydı. Trakya'nın Yunanlılardan alınmasını, İtilaf devletleri
kuvvetlerinin en kısa sürede çıkıp gitmesini ve Türklerin istedikleri
kadar jandarma kuvvetini buraya göndermelerini ısrarla söylemekteydi.
İtilaf devletleri arasında da bir uyuşma bulunmadığı için İngilizler ne
yapacaklarını şaşırmış gibiydiler.Lord Curzon, Fransızların kesin
olarak kendi istedikleri biçimde davranmasını sağlayabilmek için
General Harrigton'dan aldığı bilgiye dayanarak hemen Paris'e koştu.
Poincaré'den Doğu Trakya'nın belirli bir süre için İtilaf devletleri
tarafından işgal edilmesi, Türklerin tarafsız bir bölgeyi tanımak
zorunda oldukları konularında birlikte hareket edeceklerine dair söz
aldı. Bu talimatı Mudanya'ya bildirdi. Harrigton nasıl kendi
hükümetinden emir ve bilgi alıyorsa, İsmet Paşa da Ankara'da bulunan
Mustafa Kemal'den telgrafla talimat alıyor, ne ölçüde ödün vereceğini
soruyordu. Harrigton en son aldığı talimatla kesin bir tavır takınmaya
karar vermişti. Şayet Türkler isteklerini kabul etmezse bunun sonucunun
savaş olacağını bildirecekti.
İki gün sonra yapılan toplantıda
havanın daha yumuşamış olduğu görüldü. İsmet Paşa sanki Harrigton'un
bazı isteklerini kabul etmiş görünüyordu. Ama aslında kendi isteklerini
gerçekleştirmişti. Nitekim Harrigton imza töreni bittikten sonra "başta
iki yabancı gibi idik, şimdi iki dost olarak ayrılıyoruz" derken İsmet
Paşa duymamıştı ama o da bugünün hayatını önemli anılarından biri
olduğunu söylemekteydi. 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya
Konferansı'nda alınan kararlar şunlardır:
1. Anlaşmanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (anlaşma imzalanmasından üç gün
sonra saat beşte yürürlüğe girecekti) Türk ve Yunan kuvvetleri arasında
silahlı çatışma durdurulacaktır.
2. Aynı tarihten itibaren Yunan
orduları, Meriç'in Ege denizine döküldüğü yerden Trakya'nın Bulgaristan
ile sınırını geçtiği noktaya kadar olan hattın sol kıyısına
çekilecektir.
3. Anlaşmanın yürürlüğe girişinden itibaren Doğu
Trakya'nın Yunan askeri tarafından boşaltılmasına başlanacak ve bu iş
on beş günde tamamlanacaktır.
4. Yunan memurları her idarî bölgeden
çekildikçe mülkî idare, müttefiklerin memurunu teslim edilecek ve
bunlar da mümkün oldukça aynı gün bunu Türk memurlarına
devredeceklerdir. Trakya bölgesinin bütünü için bu teslim işlemi Yunan
askerlerinin boşaltılmasından sonra en çok otuz gün içinde bitmiş
olacaktır.
5. Asya topraklarında TBMM orduları, barış konferansının
açıldığı güne kadar ve konferans süresince tespit olunan çizgilerde
duracaktır. Bu hükümle Çanakkale ve İstanbul boğazlarında İtilaf
devletlerinin barış yapılıncaya kadar kalmaları öngörülmüştür.
Mudanya'da
Trakya'nın TBMM hükümetine teslimi kabul edilmekle Kurtuluş Savaşı'nın
Misak-i Millî'ye ilişkin hedefi gerçekleşmiş oluyordu. Kesin sonuç
Lozan konferansında alınacaktır.