Sivas Kongresi Türk Milleti'nin karşılaştığı iç
dış tehlikelerin yarattığı millî uyanıştan doğmuştur. Amasya
Genelgesi'yle toplanması kararlaştırılan kongrenin çalışmalarını
kesintisiz bir şekilde sürdürebilmesi ve sonuçlandırabilmesi büyük bir
başarıydı. Yine kuşku duymamak gerekir ki, bu başarıda en büyük pay
sahibi Mustafa Kemal Paşa'ydı. Sivas yolculuğu sırasında pusu kurulduğu
haberi üzerine soğukkanlılığını korumayıp kuvvet almak üzere geri
dönmeye kalkışması veya telaş göstermesi durumunda kongrenin
toplanamaması tehlikesi doğabilirdi. Ali Galip'in faaliyetlerini büyük
bir sabır ve titizlikle izleyip karşı tedbirler almamış olsaydı kongre
muhtemelen sonuçlanmadan dağılabilirdi. Yine Mustafa Kemal Paşa gibi
bir lider olmasaydı pek çok tarafının bile tam olarak hangi anlama
geldiğini bilmediği manda fikri kabul edilebilirdi.
Sivas
Kongresi az sayılabilecek temsilci sayısına rağmen (38 kişi) Mebuslar
Meclisi'nin kapalı olduğu bir dönemde milleti temsil eden tek kurul
oldu. Bununla birlikte İstanbul'daki hükümetin açık muhalefetine rağmen
toplanmış olması, tutuklanması için emirler verilmiş, Mustafa Kemal
Paşa'yı başkan seçmesi nedeniyle Erzurum Kongresi gibi ihtilalci bir
karakter taşıyordu. Sivas Kongresi, daha önce Erzurum'da
kararlaştırıldığı üzere vatanın bütünlüğünü ve bölünmezliğini, milletin
düşmana karşı birlikte savunma ve direnme kararını ilan etti. Tam
bağımsızlık ve millî egemenlik ilkelerini bir kez daha vurgulayarak
temel prensipler haline getirdi.
Böylece Erzurum Kongresiyle
birlikte Misak-i Millî Esaslarını ortaya koydu. Kongrenin bütün millî
cemiyetleri birleştirmesi birlik ve beraberliğin sağlanmasında çok
büyük bir aşamaydı. Batı Cephesi'nin başına komutan ataması, hükümete
ait olan yürütme yetkisini kullanması anlamına gelmekteydi. Millî
kurtuluş hareketi Sivas Kongresiyle bir öndere, kendisini yönetecek bir
teşkilata kavuştu. Artık bu mücadeleye Mustafa Kemal Paşa'nın önderlik
edeceği açık bir şekilde görüldü. Temsil Heyeti Ankara'da TBMM
açılıncaya kadar adeka bir hükümet görevi yaptı.
dış tehlikelerin yarattığı millî uyanıştan doğmuştur. Amasya
Genelgesi'yle toplanması kararlaştırılan kongrenin çalışmalarını
kesintisiz bir şekilde sürdürebilmesi ve sonuçlandırabilmesi büyük bir
başarıydı. Yine kuşku duymamak gerekir ki, bu başarıda en büyük pay
sahibi Mustafa Kemal Paşa'ydı. Sivas yolculuğu sırasında pusu kurulduğu
haberi üzerine soğukkanlılığını korumayıp kuvvet almak üzere geri
dönmeye kalkışması veya telaş göstermesi durumunda kongrenin
toplanamaması tehlikesi doğabilirdi. Ali Galip'in faaliyetlerini büyük
bir sabır ve titizlikle izleyip karşı tedbirler almamış olsaydı kongre
muhtemelen sonuçlanmadan dağılabilirdi. Yine Mustafa Kemal Paşa gibi
bir lider olmasaydı pek çok tarafının bile tam olarak hangi anlama
geldiğini bilmediği manda fikri kabul edilebilirdi.
Sivas
Kongresi az sayılabilecek temsilci sayısına rağmen (38 kişi) Mebuslar
Meclisi'nin kapalı olduğu bir dönemde milleti temsil eden tek kurul
oldu. Bununla birlikte İstanbul'daki hükümetin açık muhalefetine rağmen
toplanmış olması, tutuklanması için emirler verilmiş, Mustafa Kemal
Paşa'yı başkan seçmesi nedeniyle Erzurum Kongresi gibi ihtilalci bir
karakter taşıyordu. Sivas Kongresi, daha önce Erzurum'da
kararlaştırıldığı üzere vatanın bütünlüğünü ve bölünmezliğini, milletin
düşmana karşı birlikte savunma ve direnme kararını ilan etti. Tam
bağımsızlık ve millî egemenlik ilkelerini bir kez daha vurgulayarak
temel prensipler haline getirdi.
Böylece Erzurum Kongresiyle
birlikte Misak-i Millî Esaslarını ortaya koydu. Kongrenin bütün millî
cemiyetleri birleştirmesi birlik ve beraberliğin sağlanmasında çok
büyük bir aşamaydı. Batı Cephesi'nin başına komutan ataması, hükümete
ait olan yürütme yetkisini kullanması anlamına gelmekteydi. Millî
kurtuluş hareketi Sivas Kongresiyle bir öndere, kendisini yönetecek bir
teşkilata kavuştu. Artık bu mücadeleye Mustafa Kemal Paşa'nın önderlik
edeceği açık bir şekilde görüldü. Temsil Heyeti Ankara'da TBMM
açılıncaya kadar adeka bir hükümet görevi yaptı.